1. Bilimsel Yönetim Akımı
Frederick Taylor, 1911 yılında yaptığı "Bilimsel Yöntemin İlkeleri (The Principles of Scientific Management)" başlıklı çalışması yönetime bilimsel yöntemle bakarak bir yaklaşım geliştirmiştir. Her işçinin bireysel performansını yükselterek örgütün verimliliğinin arttırmayı amaçlamaktadır. Taylor'ın işletmelerde gözlemlediği aksaklıklar şu şekilde özetlenebilir:
- Verimsizlik
- Tembellik
- Çalışma kurallarının standart olmaması
- İşe göre adam alınmaması
- Yapılan işe göre standart bir sürenin olmaması
Taylor, işletmelerdeki yönetim uygulamalarında bilimsel yöntemin kullanılmasını önermektedir. İşçileri işe alırken, İşçilerin verimini arttırmak ve işçiler arasında işbirliği oluşturmak, yönetim ile işçilerin görevlerini ayırmak gibi konularda bilimsel yaklaşımın kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım özellikle seri üretim hattı ve makine ile yapılan rutin işlerde etkili bir şekilde uygulanmıştır.
Max Weber'in bürokrasi kuramına göre sadece yasa ve kurallarla çalıştırılan bürokrasi en saf yönetim biçimini oluşturmaktadır. Bürokratik yapı, işlerin geciktirilmesi, yokuşa sürülmesi anlamına gelmemektedir, aksine daha etkin ve ideal bir örgüt yapısını işaret etmektedir. Weber'in bu yaklaşımı ile işletmeler/kurumlar hiyerarşik bölümlere ayrılarak, otorite ve kontrol mekanizmaları oluşturulması, yetki ve sorumlulukların atanması, yazılı davranış kurallarının belirlenmesi gibi konularda düzenlemeler yapılmıştır. Weber örgütlerin rutin görevler için daha kapsamlı ve detaylı standart prosedürler geliştirmeleri gerektiğini önermektedir.
Bürokraside rasyonellik önemlidir. Diğer bir ifade ile işlerin kurallara uygun olarak uzman kişilerce yürütülmesi, çalışanlara yönelik yazılı kuralların olması, işe uygun çalışanın seçilmesi ve çalışanlara iş güvencesi sağlanması, iş ilişkilerinde ve iş kararlarında kişisel duygulara yer verilmemesi, terfilerin performansa göre yapılması gibi konular önemlidir.
3. Yönetsel Kuram
Henry Fayol, yönetimin özelliklerini yönetim fonksiyonlarına (planlama, örgütleme, emretme, eşgüdümleme, kontrol) dayandırarak yönetim süreçlerini belirlemiştir. İşletmecilik etkinliklerini ise altı kategoriye ayırmıştır: teknik, mali, ticari, güvenlik, muhasebe ve yönetim. Fayol, işletmelerin başarısını işletmelerde bu etkinliklerin başarılı uygulamalarına bağlamaktadır.
Klasik Yönetim Anlayışına Eğlenceli bir Bakış
Klasik kuramlar, örgütün etkinliğine odaklanmış, örgütü rasyonel bir sistem olarak sunmuş ve örgütte çalışanları görmemiştir. Örgütü insansız bir makine olarak bakmışlardır. 1924'te ortaya çıkan neo-klasik örgüt yaklaşımı, klasik kuramlara tepki olarak doğmuş, insan ilişkilerine odaklanmıştır. Bu yaklaşım, Hawthorne fabrikalarında Elton Mayo ve arkadaşları tarafından başlatılan ve literatürde Hawthorne araştırmaları olarak bilinen araştırmalarla doğmuştur. Bu araştırmalar sonunda, grup oluşturma,
grup arkadaşlığı ve sevgi bağlarının kuvvetli olması, işletme sahip ve yöneticilerin
davranışlarındaki olumlu değişimler, onların
önemsenmesi gibi etkenlerin çalışma ortamının havasını
değiştirdiği ve verimi arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çağdaş Kuramlar
1. Durumsallık Kuramı
Bu kurama göre yöneticiler karar verirken durumu tüm açıları ile değerlendirmeli ve buna göre davranmalıdır. En iyi yönetim veya liderlik stili de duruma bağlı olarak değişecektir. Örneğin tartışmaya açık olmakla birlikte, bir hastane veya üniversiteyi yönetirken daha katılımcı veya kolaylaştırıcı bir liderlik stili benimsenirken, bir spor merkezini yönetirken otokratik liderlik stili tercih edilebilir.
2. Sistem Yaklaşımı
Sistem yaklaşımı, yönetim bilimine ve örgüt anlayışına önemli derecede etkilemiştir. Sistem bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş parçaların oluşturduğu bütündür. Girdi, işlem ve çıktı süreçlerinden oluşur. Bir örgüte girdi olarak ham materyaller, para, insan ve teknoloji girebilir. Bu girdiler bir kurumun/organizasyonun hedeflerini gerçekleştirmek için planlı, örgütlenen, güdümlenen ve denetlenen bir sürece girerler. Çıktılar, ürün veya hizmet şeklinde pazara sunulur. Çıktılar yaşam kalitesini ve üretkenliği arttırabilir. Ürünü veya hizmeti kullananlardan, insan kaynakları aracılığı ile geri bildirim alınır. Bu geri bildirimler örgüt çevresinden de gelebilir ve bazen devleti, ekonomiyi, teknolojileri, toplumu etkilemektedir. Bu sistem yaklaşımı, tüm alt sistemleri de içine alacak şekilde herhangi bir sistemde uygulanabilir.
Sistem yaklaşımı basit gibi görünse de bir çok yönetim tarafından uygulanmamaktadır. Çünkü örgütsel değişimler, yönetimlerin çalışma biçimlerini ve kurumlara yaklaşım biçimlerini de etkilemektedir. Diğer yandan kurumun problemi yönetim tarafından kabul edilip çözüm arayışına geçilse de kurumun departmanları bu problemin çözümünde çoğu zaman senkronize olmamaktadır.
3. Kaos Kuramı
Yöneticiler asırlardır örgütsel problemlerin kontrol edilebilirliği varsayımı ile hareket etmişlerdir. Bu yaklaşım ile örgütsel problemlerin kontrol edilebilir olduğu kabul görmüştür. Kaos kuramcılarına göre sistemler zaman geçtikçe daha karmaşık hale gelmekte ve istikrarsız bir yapıya dönüşmektedir ve bu durum daha fazla enerji harcamalarına neden olmaktadır. Bu enerjiyi harcarken istikrarı korumak için yapısal olarak güçlenmeleri gerekmektedir. Bu amaçla ya sistem bileşenleri ayrıştırılır, ya da başka sistemlerle birleşilir, bu süreç sistemin yok olmasına kadar devam edebilir.
Kaynaklar:
Örgüt ve Yönetim Kuramları http://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=52
Historical and Contemporary Theories of Management http://managementhelp.org/management/theories.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder